to do with

listen to the pronunciation of to do with
Английский Язык - Турецкий язык
gereksinmek
baş etmek
yapmak

Tom,Mary ile bir şey yapmak istemiyor. - Tom didn't want anything to do with Mary.

Konu ile ilgili ne yapmak zorundasın? - What do you have to do with the matter?

istemek
ile ilgisi olmak
(biriyle) baş etmek: "What are we going to do with you? - Seninle nasıl baş edeceğiz?", "İ don't know what we're going to do with that child! - O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum."
Arzu edilen bir şeyi belirtir: İ süre could do with a drink. Şimdi bir içki çok makbule geçer
(biriyle) baş etmek: "What are we going to do with you? - Seninle nasıl baş edeceğiz?", "İ don't know what we're going to do with that child!" - O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum."
Arzu edilen bir şeyi belirtir: İ süre could do with a drink. - Şimdi bir içki çok makbule geçer
Arzu edilen bir şeyi belirtir: "İ süre could do with a drink. - Şimdi bir içki çok makbule geçer."
(biriyle) baş etmek: What are we going to do with you? Seninle nasıl baş edeceğiz? İ don't know what we're going to do with that child! O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum
-i yapmak: "What have you döne with my book? - Kitabımı ne yaptın?"
-i yapmak: What have you döne with my book? - Kitabımı ne yaptın?
ihtiyacı olmak
(Fiili Deyim ) 1- -e işi düşmek 2-kullanmak
-i yapmak: What have you done with my book? Kitabımı ne yaptın?
(biriyle) baş etmek: What are we going to do with you? Seninle nasıl
işi olmak
yetinmek

Sahip olduğunla yetinmek zorunda kalacaksın. - You'll have to make do with what you've got.

Sahip olduklarınla yetinmek zorundasın. - You have to make do with what you've got.

ilişkisi olmak
katlanmak
Английский Язык - Английский Язык
Related or relevant to

She says she doesn't want anything to do with him anymore.

be satisfied with, be content with, make do with
to do with

    Турецкое произношение

    tı du wîdh

    Произношение

    /tə ˈdo͞o wəᴛʜ/ /tə ˈduː wɪð/
Избранное