Onunla evlenmek niyetindeydi.
- He intended to marry her.
Onun gibi biriyle evlenmekle aptallık yaptım.
- I was a fool for marrying someone like her.
Tom sonunda Mary ile evlenmekten vazgeçti.
- Tom ended up marrying Mary after all.
Hanako'nun Taro ile evlenmek istemediği açıktı.
- It was clear that Hanako did not wish to marry Taro.
Keşke benimle evlense.
- If only he would marry me.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Kızını benim gibi bir adamla evlendirmek ister misin?
- Would you want your daughter to marry a guy like me?
Kızını bir doktorla evlendirmek istiyor.
- She wants to marry her daughter to a doctor.
The kyngdome of heven is lyke unto a certayne kinge, which maryed his sonne .