Tom havayı hafifletmeye çalıştı.
- Tom tried to lighten the mood.
Hükümet vergileri hafifletti.
- The government lightened taxes.
O, atmosferi hafifletmek için bir şarkı söyledi.
- He sang a song to lighten the atmosphere.
Yükü hafifletmek zorundayız.
- We have to lighten the load.