Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Bütün gece ziyafet çekebilirsin ama gün ağarmadan önce mezarına geri dönebilirsin!
- You may feast all night, but return to your grave before dawn!
Geleneksel Vietnam ziyafetlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.
- They say that traditional Vietnamese feasts are living museums.
Böyle bir şölen krallara yakışır!
- A feast like this is fit for a king!
Yaşadığım sürece o bayramı unutmayacağım.
- I shan't forget that feast as long as I live.
Onun güzel sesi kulaklar için gerçek bir bayramdı.
- Her lovely voice was a real feast to the ears.