Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
- He has to have his blood pressure taken every day.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
- The crowd pressed toward the gate.
to press fruit for the purpose of extracting the juice.