Lütfen onu yapmayı durdurur musun?
- Would you please stop doing that?
Bana öyle bakmayı durdurur musun?
- Would you stop looking at me like that?
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
- Tom stopped looking for the treasure and went back home.
Bu tapa şişeye uymaz.
- This stopper does not fit the bottle.
Onu durdurmanın imkansız olduğunu düşündük.
- We thought it impossible to stop him.
Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
- I tried to stop him, but he left me behind.
Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to stop hiccups?
Tom döğüşü durdurmak için kesinlikle hiçbir girişimde bulunmadı.
- Tom certainly made no attempt to stop the fight.
Tren durmadan önce, inmemelisin.
- You must not get off the train before it stops.
Durmak istesemde duramadım.
- Even if I had wished to stop, I couldn't.
Bu tren her istasyonda durur.
- This train stops at every station.
Bu tren tüm istasyonlarda durur.
- This train stops at all stations.
The sight of the armed men stopped him in his tracks.