Erkek kardeşim, bir araba satın almak için yeterince zengindir.
- My brother is rich enough to buy a car.
Ne satın almak istiyorsun?
- What do you want to buy?
Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.
- The president of the company bribed the government minister.
Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı.
- It was very sensible of him to reject the bribe.
İnsanlar bütün gece bana içki ısmarlamaktadır.
- People have been buying me drinks all night.
Sana akşam yemeği ısmarlamak istiyorum.
- I'd like to buy you dinner.
Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
- I want to buy a pair of ski boots.
Lütfen onu satın alma.
- Please do not buy it.
Tom rüşvet vermekle suçlandı.
- Tom has been accused of bribery.
Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
- They attempted in vain to bribe the witness.
Bana rüşvet vermeye çalıştığına inanamıyorum.
- I can't believe you're trying to bribe me.
He tried to buy me with gifts, but I wouldn't give up my beliefs.
... being who doesn't want all of his communications being available to anyone who can bribe a ...