Onlar kolaylıkla parçalamadı.
- They did not break apart easily.
Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.
- Fragments of the mirror were scattered on the floor.
Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
- It looks like your hard disk is fragmented.
Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
- The priceless china shattered into fragments.
İki bölümü birlikte eklemek zordur.
- It's hard to splice the two fragments together.
... But now they start to break apart. ...