Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- They say love is blind.
Asla kör bir adamın kolunu tutmayınız. O sizinkini tutsun.
- Never take a blind man's arm. Let him take yours.
Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
- Love isn't blind, but it's often stupid.
Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
- Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
Biz çıkmaz bir sokaktayız.
- We're in a blind alley.
Fadil, Dania'yı koşulsuz olarak sevdi.
- Fadil loved Dania unconditionally.
Koşulsuz desteğimize sahipsiniz.
- You have our unconditional support.
Şartsız bir aşk, zorlana olmayan aşkdır.
- An unconditional love is love without coercion.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
Jaluzileri açar mısınız lütfen?
- Could you please open the blinds?
Bütün jaluziler kapalıydı.
- All the blinds were closed.
Helen Keller kördü sağırdı ve dilsizdi.
- Helen Keller was blind, deaf and mute.
Helen Keller kör ve sağırdı
- Helen Keller was blind and deaf.
Tom'un panjurları kapalı.
- Tom's blinds are closed.
Pencereleri kilitle ve panjurları kapat.
- Lock windows and close blinds.
O, güneşlikleri kapattı.
- She pulled the blinds down.
O, güneşlikleri kapattı.
- She pulled down the blinds.
Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?
- Do you love me unconditionally?
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
O onu görmezden geldi.
- He turned a blind eye to him.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?
- Do you love me unconditionally?
blind deference.
Don't wave that pencil in my face - do you want to blind me?.
We pulled and pulled, but it didn't make a blind bit of difference.
The lovers were blind to each other’s faults.
... quite blind to my clothes now, because they're so used to it ...
... even now course still blind in one eye ...