Bu senin menfaatin için.
- This is for your benefit.
Güzel olmanın bir sürü faydası vardır.
- There are many benefits to being beautiful.
Bu yasanın yoksullara faydası olacaktır.
- This law will benefit the poor.
O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
- He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
- I think that this material is of benefit to everyone.
Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
- It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
- Ill-gotten gains never benefit anyone.
Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
- Ill-gotten gains never benefit anyone.
Tom'u haklı kabul edelim.
- Let's give Tom the benefit of the doubt.
Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.
- The costs outweigh the benefits.
Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
- The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
Arabayı ve onun maliyetini paylaşırsak, her ikimiz de yararlanabiliriz.
- If we share the car and its cost we can both benefit.
Bundan kim yararlanıyor?
- Who benefits from this?
Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
- You will benefit by a trip abroad.
Toplum yeni sanayiden yarar sağlayacaktır.
- The community will benefit from the new industry.
... people milking off one company for their own benefit. ...
... And we can all benefit ...