Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
- When only death remains, the last resort is to beg for food.
Arkadaşlarımın gelmesi için yalvarmak zorunda kaldım.
- I had to beg my friends to come.
O zengin fakat bir dilenci gibi yaşar.
- He's rich, but he lives like a beggar.
Bir dilenciye hiç para verdin mi?
- Have you ever given money to a beggar?
Yasaya göre, sokakta dilenmek yasaktır.
- By law, begging in the street is forbidden.
Tom çoğu günleri turistik yerlerin önünde para istemek için harcadı.
- Tom spent most days begging for money in front of tourist attractions.
Tom donanmada kalmış olmayı dilemeye başladı.
- Tom was beginning to wish he had stayed in the navy.
Ben sizden özür dilemeliyim.
- I must beg your pardon.
But that same day came Sam Tewkesbury to the Why Not? about nightfall, and begged a glass of rum, being, as he said, 'all of a shake'.