Durumun daha kötüye gitmediği ortada.
- It is obvious that his condition has not worsened.
Hatalı olduğun ortada.
- It's obvious that you're wrong.
Tom besbelli bir şey hakkında üzgün.
- Tom is obviously upset about something.
Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
- Logic is obviously your strong point.
Tom'un acı içinde olduğu belliydi.
- Tom was obviously in pain.
Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
- Tom was obviously a rich man.
Sanırım bu apaçık, değil mi?
- I think it's obvious, don't you?
Onun beni sevdiği apaçık.
- It's very obvious that he likes me.
... if you remove it, or tamper with it, it's really obvious. You give it a fragile housing, ...
... And some of the elements of that solution are fairly obvious, ...