Tom bana biraz para ödünç vermek için yeterince kibardı.
- Tom was kind enough to lend me some money.
Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
- It is stupid of you to lend him your money.
Ona ödünç para vermek zorundaydım.
- I had to lend to him money.
Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.
- I had to lend Tom money so he could pay his rent.
Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
- It is stupid of you to lend him your money.
Yoshiki meteliksizdi ve Goro'nun ona 20.000 yen ödünç vermesini istedi.
- Yoshiki was hard up and asked Goro to lend him 20,000 yen.
Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
- Could you lend me your bicycle for a couple of days?
Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
- Lend me your dictionary, please.
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
Don't get upset, I was just having a lend.