O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
Yarın herhangi bir randevun var mı?
- Do you have any engagement tomorrow?