Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
- Tom has been trying hard to impress his father.
Tom sadece Mary'yi etkilemek için yaptı.
- Tom did it just to impress Mary.
Manzaradan derinden etkilendim.
- I was deeply impressed by the scenery.
Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.
- Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature.