Burada olduğumuz için şanslıydık.
- You were fortunate to be here.
Sürücü ölümden kurtulacak kadar şanslıydı.
- The driver was so fortunate as to escape death.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Bereket versin ki, hiçbir can kaybı olmadı.
- Fortunately, no lives were lost.
Ben evden her zamankinden daha geç ayrıldım ama bereket versin ki tren için tam zamanında vardım.
- I left home later than usual, but fortunately I was in time for the train.
... We are very fortunate to have a guest amidst us ...
... I lost my job in 2009 and fortunate enough to have found ...