Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Ona yürekten teşekkür ettim.
- I thanked him from the bottom of my heart.
O, yürek parçalayan bir hikaye idi.
- It was a heartbreaking story.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell him the truth.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
I heart you (I love you).
Sadece aşk kalbini kırabilir.
- Only love can break your heart.
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
The further we delve into this story, the more convinced we become of one thing: We heart the Goss.