O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- He was eager to try on the blue shirt.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
... eager after the capped over ...
... and I'm eager to work with all up but America ...