Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.
- Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well.
Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.
- Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.
Arkadaşının ölmekte olduğunu duymuştu.
- He had heard that his friend was dying.
Düşen uçak parçalarından ölme olasılığı bir köpek balığı tarafından öldürülme olasılığından 30 kez daha büyüktür.
- The chances of dying from falling airplane parts are 30 times greater than the chances of being killed by a shark.
Arkadaşının ölmekte olduğunu duymuştu.
- He had heard that his friend was dying.
Ben ölmekten korkuyorum.
- I am afraid of dying.
Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı.
- Thousands of soldiers and civilians were dying.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Onlar açlıktan ölen fakir çocukları düşünmüyorlar.
- They don't think about the poor children who are dying of hunger.
Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak?
- What about the family of the dying patient?
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
His dying words were of his mother.
In the dying moments of daylight I glimpsed a sail on the horizon.
I am dying to do that.
... are going into retirement and dying. You will face problems in the aging of the population ...
... He figures, hey, I'm dying in nine months, I ...