Emin olmak zorundasın.
- You've got to be certain.
Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
- I just want to be certain that it's OK.
Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Bu kitap belirli bir değere sahiptir.
- This book has a certain value.
Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.
- The third star belonged to a certain king.
Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.
- He was taken care of by a certain young doctor.
Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
- Tom has certain qualities you'll appreciate.
Herhangi bir kış gününde ona rastladım.
- I met her on a certain winter day.
Ben herhangi bir hata yapmadığımdan oldukça eminim.
- I'm pretty certain I haven't made any mistakes.
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
- Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly sounds confident.
Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain you are who you say you are.
Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
- I'm certain that your intentions are honorable.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Bazı temel kuralları bilmeden iletişim kuramazsın.
- You can't communicate without a basic understanding of certain rules.
Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
- Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
Certain people are good at playing (contract) bridge.
Tom certainly should've kept his promise.
- Tom certainly should have kept his promise.
Tom certainly is an odd kid.
- Tom certainly is a strange kid.
... the way your GPS roots you around to make sure that you drive past certain billboards. ...
... In order to be secure, you need to be certain about what software is running on your computer. ...