Sırtımda kötü bir ağrım var.
- I have a bad pain in my back.
Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Çamaşır yıkarken oğlunun pantolonunun arka cebinde bir prezervatif buldu.
- While doing the wash she found a condom in the back pocket of her son's pants.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Tom elinin tersiyle ağzını sildi.
- Tom wiped his mouth with the back of his hand.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.
- It's important to back up claims with evidence.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci uyuyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were sleeping.
Tom yine evde, uykusunu tamamlıyor.
- Tom is back at the house, catching up on his sleep.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
- The old church on the hill dates back to the twelfth century.
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
- Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
Seni daha sonra tekrar arayayım,tamam mı?
- Let me call you back later, OK?
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Tom tekneye dönmeye çalıştı.
- Tom tried to get back in boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
- Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Arkada bir oda istiyorum.
- I'd like a room in the back.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Tom geriye doğru yürüyor.
- Tom is walking backwards.
Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- I fell asleep before father came back home
Niçin içeri dalmıyoruz?
- Why don't we duck back inside?
Tom geri dönmek niyetinde olduğumuzu bilmeni istiyor.
- Tom wants you to know we intend to be back.
Boston'a ne zaman geri dönmek zorundasın?
- When do you have to be back in Boston?
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
- In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back out now.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Lütfen 2.30'a kadar bekle. Tom o zaman geri dönecek.
- Please wait till 2:30. Tom will back then.
Arkaya yakın masalardan birinde oturalım.
- Let's sit at one of the tables near the back.
Tom'un saçları arkaya taranmıştı.
- Tom's hair was slicked back.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
- Tom came back to Boston last year.
Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
- Tom and Mary sat way in the back.
Polis kalabalığı geride tuttu.
- The police held the crowd back.
Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
- Tom got back in his car and drove away.
Terinde olsam uzak dururum.
- I'd stand back if I were you.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
... And I know it's a unique style just because my back hurts a ...
... we can't look back and we--we can't go back to the way things were, we cannot have an ...