Deniz samuru, sırtüstü yüzerken istiridye yemeyi seviyor.
- Sea otters love to eat clams while swimming on their backs.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Çamaşır yıkarken oğlunun pantolonunun arka cebinde bir prezervatif buldu.
- While doing the wash she found a condom in the back pocket of her son's pants.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Belki bütün bunu tersine yapıyoruz.
- Maybe we're doing this all backwards.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci, cep telefonundan mesaj atıyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were texting.
Hastanenin arkasındaki o yapı nedir?
- What's that building at the back of the hospital?
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Yarına kadar buna yine ihtiyacım var.
- I need this back by tomorrow.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
- Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.
- If you cut the tail off of a lizard, it will grow back.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Ben tekneye geri yüzdüm.
- I swam back to the boat.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.
- Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- He never turns his back on a friend in need.
Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.
- Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.
Tom geriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step backward.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Tom tekrar uykuya daldı.
- Tom fell back to sleep.
Tom tekrar uykuya dalmaya çalıştı.
- Tom tried to go back to sleep.
Boston'a ne zaman geri dönmek zorundasın?
- When do you have to be back in Boston?
Geri dönmek çok güzel.
- It's so nice to be back.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
- I expect her to come back before lunch.
Jane asla sözünden dönmez.
- Jane never backs down.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Sana yardım etmek için geri geldim.
- I came back to help you.
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Lütfen biraz bekleyin. Onun geri dönüp dönmediğine bakacağım.
- Please hold a moment. I will see if he is back.
Her zaman bir kötümserden ödünç para al; o, geri ödenmesini beklemez.
- Always borrow money from a pessimist; he doesn't expect to be paid back.
Tom saçını arkaya taramıştı.
- Tom had his hair slicked back.
Arkaya yakın masalardan birinde oturalım.
- Let's sit at one of the tables near the back.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
Polisler kalabalığı geride tuttu.
- The police held back the crowd.
Polis öfkeli kalabalığı geride tuttu.
- The police held the angry crowd back.
Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
- Tom got back in his car and drove away.
O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
- He looked back at us many times and walked away.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
... asks, "What are you doing to bring manufacturing back to the United States?" ...
... could change what the employer was doing and come back. I don't know if you followed much ...