Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
- It was awesome to meet you in real life!
Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Bunu monte etmek birkaç saatimi aldı.
- It took me several hours to assemble it.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The athletic meet was put off until next week.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Liderler bir toplantı için Paris'te toplandılar.
- The leaders assembled in Paris for a meeting.
Polis onun aleyhinde birçok kanıt topladı.
- The police assembled a lot of evidence against him.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Ben sizinle karşılamaya can atıyorum.
- I've been anxious to meet you.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
The parents assembled in the school hall.
... like part of a legitimate, artistic adventure that allows you to assemble your influences ...
... To build a proper house, you have to assemble the right materials ...