Bu stresli bir durumdur.
- This is a stressful situation.
Nancy aşırı stress altındadır.
- Nancy is stressed out.
Tom stresle baş etmekte zorlandığını söylüyor.
- Tom says he's having trouble coping with the stress.
O, gerilimle başa çıkamıyor.
- She is unable to cope with stress.
Tom Mary'ye John'un gerçekten gerilim altında olduğunu söyledi.
- Tom told Mary that he thought John was really stressed out.
Bu konuyu vurgulamak istiyorum.
- I want to stress this point.
Tarifeleri blok olarak kontrol etmenin ülke ülke kontrol etmekten daha uygun olduğunu vurgulamak istiyorum.
- I would like to stress that it is more convenient to control tariffs as a bloc rather than country by country.
Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.
- Gravity stresses the human body.
Ben baskı hissediyorum.
- I'm feeling stressed.
Bu konuyu vurgulamak istiyorum.
- I want to stress this point.
Ben konuyu vurguladım.
- I stressed the point.