Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
- Cows are more useful than any other animal in this country.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer.
- More people get into trouble for things they say rather than for what they do.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil.
- That's nothing more than greenwashing.
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.