Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.
- At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome.
Bunun yorucu olacağını sana söyledim.
- I told you that this would become tiresome.
Arkadaşın can sıkıcı.
- Your friend is tiresome.
Çok sıkıcı oluyorsun.
- You're getting very tiresome.
Arkadaşın can sıkıcı.
- Your friend is tiresome.
Bu ekmek ne kadar bayat?
- How old is this bread?
Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- This old bread is as hard as a rock.
Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
- Replace the old tires with new ones.
Futbol eski bir oyundur.
- Soccer is an old game.
O, ihtiyarlığı reddediyor.
- He refuses to accept his old age.
İhtiyar adamın öfkesi yatıştı.
- The old man's anger melted.
Yaşlılık günlerim için para tasarruf ediyorum.
- I'm saving money for my old age.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm.
- When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.
Eski güzel günler ne kadar harikaydı.
- How wonderful were the good old days.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.
- There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
Eventually his long stories became tiresome.