this and no more

listen to the pronunciation of this and no more
Английский Язык - Турецкий язык

Определение this and no more в Английский Язык Турецкий язык словарь

only
sırf
only
yalnızca

Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir. - AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

only
sadece

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.

only
sade

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

only
yalnız

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

only
{s} biricik

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

Biricik kızımız kanserden öldü. - Our only daughter died of cancer.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım. - Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath.

Bir tek ben mi partiye gideceğim? - Will I be the only one going to the party?

only
ne var ki
only
{s} ancak

Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır. - However, only the human community has verbal languages as a means of communication.

O tür bir şeyi yapmaya ancak Tom'un cesareti vardı. - Only Tom would have the guts to do that kind of thing.

only
ama

Sadece tek ağzım ama iki kulağım var. - I only have one mouth, but I have two ears.

İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık. - We hurried to the station only to miss the train.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

Tom'un Boston'da sadece bir gecesi daha var. - Tom has only one more night in Boston.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
Английский Язык - Английский Язык
{a} only
this and no more

    Турецкое произношение

    dhîs ınd nō môr

    Произношение

    /ᴛʜəs ənd ˈnō ˈmôr/ /ðɪs ənd ˈnoʊ ˈmɔːr/
Избранное