thick; difficult to penetrate

listen to the pronunciation of thick; difficult to penetrate
Английский Язык - Турецкий язык
kalın; zor nüfuz
dense
yoğun

Sis çok yoğundu, her şeyi zorlukla görebildik. - The fog was so dense, we could hardly see anything.

Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum. - The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.

dense
{s} sık (orman, saç v.b.)
dense
anlaşılması güç
dense
kesif densely kesif bir surette
dense
{s} sıkışık
dense
tıkız
dense
mankafa
dense
susak
dense
(orman) sık
dense
aptal
dense
kalabalık
dense
kalın kafalı

Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor. - Tom can't believe how dense Mary is.

difficult to penetrate
nüfuz zor
dense
{s} anlaşılması güç, ağır (yazı)
dense
{s} negatifi şeffaf olmayan [fot.]
dense
{s} yoğun, kesif
dense
kırılma kuvveti çok olan şeffaf olma
dense
(Mukavele) sık, yoğun
dense
(sıfat) sıkışık, yoğun; kalın; koyu; sık; kalın kafalı; negatifi şeffaf olmayan [fot.]
dense
{s} foto. koyu (negatif)
Английский Язык - Английский Язык
dense
difficult to penetrate
unfathomable
thick; difficult to penetrate

    Расстановка переносов

    thick; dif·fi·cult to pen·e·trate

    Произношение

Избранное