Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
- The patrol cars cover the whole of the area.
Sana tamamen katılıyorum.
- On the whole I agree with you.
Bütün pastayı yiyecek mi?
- Will he eat the whole cake?
Tom bütün gününü yatakta okuyarak geçirdi.
- Tom spent the whole day reading in bed.
Eylül ayı itibarıyla tam bir yıldır onu tanıyoruz.
- By September I will have known her for a whole year.
O, bütün dersi ezberleyerek tam not aldı.
- She got full marks by memorizing the whole lesson.
O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.
- It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Bütün pastayı yiyecek mi?
- Will he eat the whole cake?
Her cumartesi bütün evi temizleriz.
- Every Saturday we clean the whole house.
Onların hepsi lezzetliydi!
- All of it was delicious!
Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
- All of them are just here to pick up girls.
O, bir şişe sütü tamamen içti.
- He drank a whole bottle of milk.
Bu tamamen farklı bir mesele.
- That's a whole different matter.
Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür.
- The whole is greater than the sum of the parts.
Ben bütün haftayı yalnız geçirdim ve ben konuşmayı özledim.
- I spent the whole week alone, and I longed for conversation.
O, özel jetiyle tüm kıtayı katetti.
- He covered the whole continent in his private jet.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
Tepe tamamen karla kaplıydı.
- The hill was all covered with snow.
Tom tamamen bitkindi.
- Tom was all worn out.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Bahçedeki tüm çiçekler sarı.
- All the flowers in the garden are yellow.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
- It's all about sentences. Not words.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.
- All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.
Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
- It took me a whole year to recover my health.
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
İlk olarak bir C kursu aldığım zaman sınıfta açıklanan tek bir şeyi anlayamadım. Allah'a şükür ki bütün topluluğun nasıl çalıştığını bana açıklamak için bir programcı olan bir arkadaşım var.
- When I first took a C course, I couldn't understand a single thing explained in class. Thank God I got a friend of mine who's a programmer to explain to me how the whole caboodle works.
Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
- As a whole his works are neither good nor bad.
Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
- As a whole, the plan seems to be good.
Büyük bir ateş bütün kasabayı kül haline getirdi.
- The big fire reduced the whole town to ashes.
Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.
- All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.
Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.
- I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.
Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.
- All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.
Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.
- I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats.
He ate all of the apple.
- He ate the whole apple.
I was in Boston almost all summer.
- I was in Boston for almost the whole summer.
I ate a fish whole!.
Whole of an ancient evil, I sleep sound.
I ate a whole fish.
The river flooded the entire region.
- The river flooded the whole region.
The entire city burned.
- The whole city burned.
... THAT WHOLE BRINGING-IN- A-WRECKING-BALL ROUTINE-- ...
... well get like a whole new set of teeth. ...