Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
- My heart beats fast each time I see her.
Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
- The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
Sanırım hoşça kal dememin zamanıdır.
- I think it's time for me to say goodbye.
O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu.
- There were no railroads at that time in Japan.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
- How many times do I have to ask you to call me by my first name?
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.
- He will be in London at this time tomorrow.
Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
- Imagine that you have a time machine.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?