Tom'a söylemen gereken her şeyi düşün.
- Think of all the things you should tell Tom.
Yapmam gereken her şeyi düşünmeye devam ettim ama uyuyamadım.
- I kept thinking about all the things I needed to do and couldn't fall asleep.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
- The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
- Please leave my things as they are.
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- The life of a person is a transient thing.
Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.
- I thought you'd be the last person to do such a thing.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
- We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
- If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- My grandmother likes to weave things.
Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
- Older people are often afraid of trying new things.
Bir insanın asla pişman olmayacağı tek şey onun hatalarıdır.
- The only thing one never regrets are one's mistakes.
Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
- The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.
- He responded to a speech of welcome.
Tüm canlılar bir gün ölür.
- All living things die some day.
Yeryüzündeki tüm canlılar karbon içerirler.
- All living things on Earth contain carbon.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Tom'un yolculuğu sırasında yanına alacağı şeylerin listesinde ilk nesne cep telefonu şarjıydı.
- The first item on Tom's list of things to take with him on his trip is his mobile phone recharger.
Çocukların çok şeye ihtiyacı var, ancak her şeyden önce sevgiye ihtiyaçları var.
- Children need many things, but above all they need love.
Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
- Tom bought a few things he didn't need.
Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
- I hope this matter is resolved quickly.
Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
- I don't like to leave things up in the air.
Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
- We always talked about a lot of things after school.
Hiç kimse şimdiye kadar böyle bir şey görmedi.
- No one ever saw such a thing.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.
I need a present for my friend, and I think this is just the thing.
you poor thing.
The thing is, I don't have any money.
... So I think automated cars are just one thing you could do. ...
... But here's where the magic starts because any thing that ...