Tom birazdan burada olmalı.
- Tom should be here soon.
Sakıncası yoksa birazdan buraya gelin.
- Please come here soon if you don't mind.
Kısa süre içinde konuşmalıyız.
- We need to chat soon.
Lütfen bana elinden geldiğince kısa süre içinde yaz.
- Please write to me as soon as you can.
Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
- If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
Demokrat Parti'ye girdi ama oradan çok geçmeden ayrıldı.
- He entered the Democratic Party but soon left it.
O yakında hastaneden ayrılacak.
- She will leave the hospital soon.
Babam yakında kırk yaşında olacak.
- My father will be forty soon.
Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.
- Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
Uçak biraz sonra görüş mesafesinden çıktı.
- The airplane soon went out of sight.
Biraz sonra, Tom, Mary adındaki genç bir kadınla tanıştı. Onlar aile kurmaya karar verdiler ve evlendiler.
- Soon after, Tom met a young woman named Mary. They married and decided to start a family.
Okulun yakıldığına dair haberler şehirde hemen yayıldı.
- The news that the school had been burned down soon spread though the town.
Tom liseden mezun olduktan hemen sonra Boston'a geldi.
- Tom came to Boston soon after graduating from high school.
Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
- Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.
- The sooner you do it, the better it is.
Az sonra Boston trenine binmek zorunda olacağının farkında olan Tom, peronda Meryem'e tutkuyla sarıldı.
- Tom, aware that he would soon have to board the train to Boston, had passionately clung to Mary on the station platform.
Az sonra çay hazırdı.
- Soon, the tea was ready.
Yakın zamanda Boston'a geri gidecek misin?
- Are you going back to Boston anytime soon?
Yakın zamanda eve gitmeyi planlıyor musun?
- Do you plan on going home anytime soon?
Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
- Soon learnt, soon forgotten.
Aptal parasını çabuk harcar.
- A fool and his money are soon parted.
Ona yardım etmelisin, ve çabucak!
- You must help her, and soon!
Sana çabucak cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
... sheep. As soon as I move into a city, those children convert from an asset to a liability. ...
... we're not going to reach that goal anytime soon, but that the only way you can enforce ...