İzleyici salonu doldurdu.
- The audience filled the hall.
Heyecanlı izleyici konser salonuna koştu.
- The excited audience ran into the concert hall.
Seyircilerin hepsi yabancıydı.
- The audience were all foreigners.
Seyirciler sıkılmış görünüyordu.
- The audience looked bored.
Tom izleyicilere gülümsedi ve eğilerek selam verdi.
- Tom smiled at the audience and took a bow.
Tom Mary'nin izleyiciler arasında oturduğunu fark etti.
- Tom noticed Mary sitting in the audience.
Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.
- The audience consisted mainly of students.
Konuşmacı mesajını dinleyicilere anlatamadı.
- The lecturer couldn't get his message across to the audience.
Seyirci kitlesi onu destekledi.
- The mass of the audience supported him.
Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.
- Madonna's concert drew a large audience.
Öfkesini dinleyiciden sakladı.
- He concealed his anger from the audience.
Romancı büyük bir okuyucu kitlesiyle konuştu.
- The novelist talked to a large audience.