Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.
O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
- He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
Yakın zamanda bir babanın büyük ailesinin huzurunda, erkek çocuklarımdan hiçbirinin avukat olmasını istemiyorum. dediğini duyduk.
- Not long ago we heard a father say in the presence of his large family, I don't want any of my boys to be lawyers.
Onun huzurunda utangaç hissettim.
- She felt shy in his presence.
Bugün burada bulunma amacımız silah seslerini susturmak - Our presence here today is to silence the gunshots.
Bu, ailenin gözünün önünde anlatılacak bir fıkra değil.
- This is not a joke to be told in the presence of your parents.
Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
- At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.