Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Bu pastayı yapmak için iki ons vanilyamız olmalı.
- We must have two ounces of vanilla to make this cake.
Bebek yedi libre, sekiz ons ağırlığında.
- The baby weighed seven pounds, eight ounces.
Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
- It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
- It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
He didn't feel even an ounce of regret for his actions.
... single ounce of power that my house could deliver. I plugged my ears, I closed my ...