Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Birinin çözümü, ötekinin çözümünü kanıtlayabilir.
- The solution of one may prove to be the solution of the other.
Meryem öbür kızlar gibi değil.
- Mary is not like the other girls.
Tom öbür odada uyudu.
- Tom slept in the other room.
Öteki takım bizi hafife aldı.
- The other team took us lightly.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Öbür düğmeye basmayı dene.
- Try pushing the other button.
Meryem öbür kızlar gibi değil.
- Mary is not like the other girls.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
- 80% of all English words come from other languages.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- By other's faults wise men correct their own.
George'un iki kuzeni var; biri Almanya'da ve diğeri İsviçre'de yaşıyor.
- George has two cousins; one lives in Germany and the other in Switzerland.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She's got two cats. One's white and the other is black.
Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
O, Tom'dan başkası değil.
- It's none other than Tom!
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
Geçen gün kameramı kaybettim.
- I lost my camera the other day.
Geçenlerde konuştuğumuz çocuk odur.
- He's the boy we spoke about the other day.
O, geçenlerde bir sinemaya gitti.
- She went to a movie the other day.
Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- This is the same pencil that I lost the other day.
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Prenses ve İrlandalı birbirini tanıyordu ve evlilerdi ve bir yıl bir gün süren büyük bir düğün yapmışlardı.
- The Princess and the Irishman recognised each other, and were married, and had a great wedding that lasted for a year and a day.
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Bir sonraki Noelde üç yıldır birbirimizi tanıyor olacağız.
- We'll have known each other for three years next Christmas.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
- I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
- As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
Other people would do it differently.
I get paid every other week.
Other than that, I'm fine.
And if that I had nat had my prevy thoughtis to returne to youre love agayne as I do, I had sene as grete mysteryes as ever saw my sonne Sir Galahad other Percivale, other Sir Bors.
I'm afraid little Robbie does not always play well with others.
He turned around and walked the other way.
I was in San Francisco just the other day.
I was ill, otherwise I would have attended the meeting.
- I was ill, otherwise I would've attended the meeting.
Be sure to clear the lint trap before you run the dryer. Otherwise, you might start a fire.
- Be sure to clean the lint filter before you run the dryer. Otherwise, you might start a fire.
... is bad. And I think that we can punish the one without punishing the other. ...
... can talk wirelessly to these two floor lamps so Anand can turn them on and off. The other ...