Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
Tom altın yüreklidir.
- Tom has a heart of gold.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Ben seni gönülden destekliyorum.
- I heartily support you.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
I heart you (I love you).
Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!
- Open your heart; write beautiful love sentences!
Sadece aşk kalbini kırabilir.
- Only love can break your heart.