Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
- They all looked for the lost child.
Kayıp eşya bürosu nerede?
- Where is the lost and found?
Onlar onu kayıp kabul ettiler.
- They gave him up for lost.
O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.
- Between sobs, that lost girl said her name.
Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
- I am afraid that you will get lost.
O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.
- He felt lost and uncomfortable.
Tom biraz dalgın görünüyor.
- Tom looks a little lost.
Birçok eski teknoloji ortaçağda kaybedildi.
- Many ancient technologies were lost during the Middle Ages.
Birçok Roma teknolojisi ortaçağ sırasında kaybedildi.
- Many Roman technologies were lost during the Middle Ages.
Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
- It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
Tom biraz düşünceye dalmış gibi görünüyordu.
- Tom looked a little lost.
Ne dedin? Özür dilerim, düşünceye dalmışım.
- What did you say? I'm sorry, I was lost in thought.
Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.
- They lost no time in leaving their home.
Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in parting with the money.
Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
- Tom looks lost and confused.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.
- A day without smiling is a day lost.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
... of those who lost loved ones. And today there's a memorial service for one of those that was ...
... lost online. ...