Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
- The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
Argüman eksiklerle doludur.
- The argument is full of holes.
Bu bilgi savunma için önemsizdir.
- This data is immaterial to the argument.
Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.
- The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Savaş için bir kanıt sundu.
- He presented an argument for the war.
Bu iddia, söz sanatından başka bir şey değil.
- This argument is nothing more than rhetoric.
Bu fikir benim iddiamın temelidir.
- This idea is the basis of my argument.
Konuşmacının tartışması konuyla alâkasızdı.
- The speaker's argument was off the point.
Dün gece bu konuda tartıştık.
- We had an argument about it last night.