O, babasının ayak izlerini takip etti.
- He followed in his father's footsteps.
Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
- Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
- They were playing footsie under the table.
Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
- The footnotes are at the bottom of the page.
Buradan senin evine yürüyerek gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take from here to your house on foot?
Yaya olarak gitmek istemiyor musunuz?
- Don't you want to go on foot?
The host should sit at the foot of the table.