O, oğullarının her birine para verdi.
- He gave money to each of his sons.
Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.
- The elder sons are now quite independent of their father.
Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- Tom told his son the story about a monster that ate children.
Şarkı söyleyen çocuk benim erkek kardeşimdir.
- The boy singing a song is my brother.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Oğlumuz savaşta öldü.
- Our son died during the war.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Tom bana bir erkek evlat gibi.
- Tom is like a son to me.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.