Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
- I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
Tom sadece güzel kızlardan hoşlanıyor.
- Tom likes only beautiful girls.
Aşk harika ve güzeldir.
- Love is wonderful and beautiful.
Bu tırtıl harika bir kelebek olacak.
- This caterpillar will become a beautiful butterfly.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
Bu çiçek tatlı kokuyor.
- This flower smells beautiful.
Kiraz çiçekleri çok güzeldir.
- Cherry blossoms are very beautiful.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
... it was restored and certainly is today one of the most beautiful caravans to ...
... BRIAN MCCLENDON: Berni, Jonah, this is beautiful. ...