Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir.
- A growing child requires more food.
Japonya, 1980'lerde en hızlı büyüyen ekonomilerden biriydi.
- Japan was one of the world's fastest growing economies in the 1980s.
Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
- My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
O ülkenin ekonomisi büyüyor.
- That country's economy is growing.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
- You should try growing your own food.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
- The rate of growth is growing exponentially.
Liste büyümeye devam ediyor.
- The list keeps growing.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.