that which requires time; labor; pains

listen to the pronunciation of that which requires time; labor; pains
Английский Язык - Турецкий язык

Определение that which requires time; labor; pains в Английский Язык Турецкий язык словарь

while
sırasında

Sürüş sırasında yola odaklanman gerekir. - While you drive, you should focus on the road.

Sürüş sırasında elde tutulan bir cep telefonu ile konuşmanın büyük cezaları vardır. - There are big fines for talking on a hand-held mobile phone while driving.

while
iken

Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi. - He developed his English skill while he was in America.

Diğerlerinki bir kılıç iken, bir gladyatörün seçtiği silah topuzdur. - One gladiator's weapon of choice is the mace, while the other's is a sword.

while
olduğu halde
while
irken
while
halbuki
while
rağmen

İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır. - While he likes English, he is weak in mathematics.

while
esnasında

Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın. - Please do not talk to the driver while he's driving.

while
-e karşın
while
-e rağmen
while
süre

Soruyu bir süre düşünüp taşındı. - She pondered the question for a while.

Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı. - For a while she did nothing but stare at me.

while
-iken
while
oysa
while
while boşa geçir
while
(isim) zaman, vakit, süre
while
kadar

Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun? - Why don't you wait here while I finish what I'm doing?

Sadece bir süre burada dinlenelim, ayaklarım o kadar çok ağrıyor ki yürüyemiyorum. - Let's just rest here for a little while, my feet are aching so much I can't walk.

while
iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya'dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running
while
bağ

Bir süredir kola bağımlısı oldum ve onu her gün içtim. - For a while, I was really addicted to cola and drank it every day.

Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut. - Hold this while I tie my shoes.

while
bazen

Bazen yeni şeyleri denemek iyidir. - It's good to try new things once in a while.

while
kısa süre

Tom kısa sürede ziyaret edecek. - Tom is coming over in a little while.

Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm. - I'm sorry I haven't called you in a while.

while
{i} müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You've
Английский Язык - Английский Язык
while
that which requires time; labor; pains
Избранное