that time

listen to the pronunciation of that time
Английский Язык - Турецкий язык
O zaman

Keşke o zaman bütün hikayeyi bana anlatsaydın! - If only you had told me the whole story at that time!

O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti. - At that time, the territory belonged to Spain.

this time
bu sefer

Tom bu sefer doları yene çevirmemenin daha iyi olacağını düşünüyor. - Tom thinks it would be better not to change dollars into yen at this time.

Jack bu sefer kesin başaracak. - Jack is bound to succeed this time.

this time
bu kez

Bu kez farklı olacak. - This time's going to be different.

Bu kez cezadan kaçamazsın. - This time, you won't escape punishment.

this time
bu defa

Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor. - This time, it looks like it is me who is wrong.

Bu defa sonuçları aldı. - This time, he got results.

then
o zaman

Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı. - I apologized, but even then she wouldn't speak to me.

O zamandan beri, Japonya'da büyük bir değişim oldu. - Since then, a great deal of change has occurred in Japan.

then
(ondan) sonra
then
o durumda
then
daha sonra

Ben ona daha sonra söylerim. - I'll tell him so then.

Öyleyse daha sonra tekrar geleceğim. - Then I'll come again later.

then
o süre içinde
then
madem öyle
then
o zamanki
then
o zamanlar

O zamanlar yemek yemek için eve giderdim. - I used to go home to eat back then.

O zamanlar sanat zirvedeydi. - Art was then at its best.

then
sonra

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt. - If you see a mistake, then please correct it.

then
öyleyse

Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse. - Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.

Arkadaşım olmak istiyorsan, öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun. - If you want to become my friend, then also become the friend of my friend.

This time
be sefer
Your time
vaktiniz
our time
bizim zamanımız
that the time
O zaman
then
(zarf) o zaman, ondan sonra, o halde, öyleyse, zira, demek
then
derhal
then
o zaman vaki olan
then
ondan sonra
then
o halde

Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin. - If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.

Bunu istemiyorlarsa, o halde ne istiyorlar? - If they don't want this, then what do they want?

then
(sıfat) o zamanki, o zamanlarki
then
demek

Ancak o zaman onun ne demek istediğini anladım. - Only then did I realize what he meant.

Neler oluyor biliyor musun? - Hayır. O zaman bütün bunlar ne demek oluyor? - Do you know what's going on? - No. What's it all about then?

Английский Язык - Английский Язык

Определение that time в Английский Язык Английский Язык словарь

me time
Time to oneself; a period spent relaxing on one's own
that time.
then

It will be finished before then.

What were you doing then? - What were you doing at that time?

Had she been alive, my mother would have given me a hand then. - If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.

this time
On or near the same date

this time last year.

this time
on this occasion, on this opportunity
that time

    Турецкое произношение

    dhıt taym

    Произношение

    /ᴛʜət ˈtīm/ /ðət ˈtaɪm/

    Видео

    ... We're going to run out of time. ...
    ... this remarkable landmark also offers beautiful this time ...
Избранное