Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

tezgâhtar

listen to the pronunciation of tezgâhtar
Турецкий язык - Английский Язык
shop assistant

My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's. - Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.

Tom works as a shop assistant. - Tom bir tezgahtar olarak çalışıyor.

{i} clerk

She is a clerk in the supermarket. - Süpermarkette bir tezgahtardır.

Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed. - Tom mayoyu daha büyük bir bedenle değiştirmeye çalıştı fakat tezgahtar ona izin verilmediğini söyledi.

salesperson
salesclerk

He handed the salesclerk the money. - Parayı tezgahtara uzattı.

The salesclerk will come to help you right away. - Tezgâhtar hemen size yardım etmek için gelecektir.

saleslady

Tom tried to speak French to the saleslady. - Tom tezgahtarla Fransızca konuşmaya çalıştı.

Tom is paying the saleslady for something. - Tom bir şey için tezgahtara ödeme yapıyor.

saleswoman
shopman
salesman

I work as a salesman. - Tezgâhtar olarak çalışıyorum.

counterman
counterjumper
shop assistant, salesclerk, clerk
assistant

Dan rescued the shop assistant and tried to put out the fire. - Dan tezgahtarı kurtardı ve yangını söndürmeye çalıştı.

Old people were tricked by the shop assistant. - Yaşlı insanlar tezgâhtar tarafından kandırıldı.

sales clerk
(Ticaret) shop clerk
shop steward
counter jumper
salesgirl

She concealed the fact that she used to be a salesgirl. - O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.

The salesgirl wrapped the gift for me. - Tezgahtar kız hediyeyi benim için sardı.

sale

A beautiful salesgirl waited on me in the shop. - Dükkânda güzel bir tezgahtar bana hizmet etti.

He handed the salesclerk the money. - Parayı tezgahtara uzattı.

tezgâhtar ağzı sales pitch, sales talk
(said disparagingly)
tezgâhtar kız
shopgirl
bayan tezgahtar
(Ticaret) saleslady
Турецкий язык - Турецкий язык
Kahve, gazino ve mağaza gibi yerlerde tezgâhta duran, satış yapan kimse
Kahve, gazino ve mağaza gibi yerlerde tezgâhta duran, satış yapan kimse: "Tezgâhtarlar da memur olduğu için, hepsinde bir memur ağırbaşlılığı ve ağırkanlılığı var."- H. Taner
tezgahtar ağzı
Bir şeyi beğendirmek için fazlaca konuşma, gereksiz övme
tezgâhtar
Избранное