Tom doesn't think this is a coincidence.
- Tom bunun bir tesadüf olduğunu sanmıyor.
I think it is a mere coincidence.
- Sanırım o sadece bir tesadüf.
It happened that I saw my friend walking in the distance.
- Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.
It so happened that I rode in the same train with him.
- Tesadüfen onunla aynı trene bindim.
I met him by accident at the airport yesterday.
- Dün havalanında tesadüfen onunla karşılaştım.
It was pure accident that I came to know her.
- Onu tanımam tamamen tesadüftü.
I met her by chance at a restaurant yesterday.
- Dün bir restoranda onunla tesadüfen tanıştım.
I chanced on a beautiful girl.
- Tesadüfen güzel bir kıza rastladım.
Maybe it was just a fluke.
- Belki de bu sadece bir tesadüftü.
I thought it was a fluke.
- Ben onun bir tesadüf olduğunu düşündüm.