There is a preferential price for unemployed people and the elderly.
- İşsiz insanlar ve yaşlılar için tercihli bir fiyat vardır.
Choice is a matter of taste.
- Tercih zevk meselesidir.
I know where Tom would be if he had any choice.
- Bir tercihi olsa Tom'un nerede olacağını biliyorum.
Have you got any preference between beef and lamb?
- Dana ve kuzu eti arasında herhangi bir tercihin var mı?
My decided preference is the fourth and the last of these alternatives.
- Benim tartışmasız tercihim bu seçeneklerden dördüncüsü ve sonuncusudur.
I prefer reading to writing.
- Okumayı yazmaya tercih ederim.
I prefer quality to quantity.
- Kaliteyi miktara tercih ederim.
I would rather starve than work under him.
- Onun emrinde çalışmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.
I would rather have been born in Japan.
- Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.
Layla prefers the second option.
- Leyla ikinci seçeneği tercih ediyor.
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
- Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
- Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
Tom prefers patients who can't talk.
- Tom konuşamayan hastaları tercih ediyor?
Perhaps you would have preferred a French dish.
- Belki bir Fransız yemeğini tercih ederdiniz.
I would rather die than live in dishonor.
- Onursuzca yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim.