Even though Tom translated the letter for Mary, she didn't bother to read his translation.
- Tom Mary için mektubu tercüme etsede, o, tercümeyi okuma zahmetine katlanmadı.
Tom doesn't really enjoy translating.
- Tom gerçekten tercüme yapmaktan hoşlanmıyor.
Some things are perhaps not worth translating.
- Bazı şeyler belki tercüme etmeye değmez.
It's useless to translate things that people don't want to say.
- İnsanların söylemek istemediği şeyleri tercüme etmek faydasızdır.
I like to translate your sentences.
- Cümlelerinizi tercüme etmekten hoşlanıyorum.
She would sooner translate sentences on Tatoeba than chat with me.
- O benimle sohbet etmektense Tatoeba'daki cümleleri tercüme etmeyi tercih ediyor.
How much time does she need to translate this book?
- Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
oindre sözcüğünün çevirisini bilmiyorum.
- oindre kelimesinin tercümesini bilmiyorum.