Situated on hilly terrain, the cathedral can be seen from a long distance.
- Tepelik arazide yer alan katedral uzun bir mesafeden görülebilir.
Austria's hilly landscapes reminded Mr. Bogart of The Sound of Music.
- Avusturya'nın tepelik manzaraları Bay Bogart'a Müziğin Sesini hatırlattı.
The hill was all covered with snow.
- Tepe tamamen karla kaplıydı.
The person with the dog was so slow on the hill.
- Köpekli birisi, tepede bayağı yavaştı.
Denali is highest peak in North America.
- Denali Kuzey Amerika'da en yüksek tepedir.
Can you see that mountain with the snow-covered peak?
- Tepesi karla kaplı olan şu dağı görebiliyor musun?
At last, they reached the top of the mountain.
- Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.
We climbed to the top of Mt. Fuji.
- Fuji
What you see above the water is just the tip of the iceberg.
- Suyun üstünde gördüğün şey sadece buz dağının tepesi.
That's only the tip of the iceberg.
- O sadece buz dağının tepesi.
The tower occupied a prominent spot on the ridge.
- Kule tepede önemli bir yer işgal etti.
He looked at her from head to foot.
- Tepeden tırnağa ona baktı.
He was covered with mud from head to foot.
- Tepeden tırnağa çamurla kaplıydı.
The boy next door fell head first from a tree.
- Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.
He fell head over heels into the water.
- O suya tepetaklak düştü.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
What is the name of the mountain whose top is covered with snow?
- Tepesi karla kaplı olan dağın adı nedir?
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
The surfer tried to ride the crest of the wave.
- Sörfçü dalganın tepesinde gitmeye çalıştı.
Nick looks down on anyone who comes from a rural area.
- Nick kırsal alandan gelen birine tepeden bakıyor.
He never looks down on poor people.
- O, fakir insanlara asla tepeden bakmaz.
Dan jumped onto the roof of a passing train.
- Dan geçen bir trenin tepesine atladı.
I just finished reading Wuthering Heights.
- Ben sadece Uğultulu Tepeler'i okumayı bitirdim.
I just finished reading Wuthering Heights.
- Ben Uğultulu Tepeler'i okumayı yeni bitirdim.