Tom gerilimi hafifletmeye çalıştı.
- Tom tried to ease the tension.
Irkçı gerilimler yüksek kaldı.
- Racial tensions remained high.
Tansiyon kalp hastalığının ana kaynağıdır.
- Tension is a major cause of heart disease.
Kardeşler arasında çok gerginlik var.
- There's a lot of tension among the siblings.
Ege'de yeni bir gerginlik sürecine girilecek.
- In the Aegean, there will be another round of tension.